Yaptığınız iyilikleri gizleyiniz
Bir kimsenin, hatalarını, kusurlarını gizlediği gibi, yaptığı iyilikleri, hayır ve hasenatı da gizlemesi lazımdır. Rabia-i Adviyye hazretleri, kendisinden nasihat isteyenlere; “İşlediğiniz günahları gizlediğiniz gibi, yaptığınız iyilikleri de gizleyiniz!” buyururdu.
Resulullah efendimiz aleyhisselam buyurdu ki:
(Yedi kısım kimse vardır ki, Allahü teâlânın ihsan ettiği gölgeden başka gölge bulunmadığı kıyamet gününde, Allahü teâlâ onları Arş’ın gölgesinde gölgelendirir. Onlardan birisi, sadaka verdiği zaman sağ elinin verdiğini, sol eli dahi bilmeyen kimsedir.)
Müctehid alimler, bu hadis-i şerife dayanarak, sadakayı gizli vermenin lazım geldiğini bildirmişlerdir. Sadakanın içine, bütün hayır, hasenat girmektedir. Bunları yaparken gizli yapmalıdır. Açıkça göstere, göstere yapılırsa, riya karışabilir.
Riyadan sakınmak için, sadakanın gizli verilmesi uygun ise de, başkalarını teşvik için, açıkça vermekte de bir beis yoktur. Riya tehlikesi olmadığı zaman ve insanları iyiliğe teşvik etmek için, hayır hasenatı açıkça yapmanın hiçbir mahzuru yoktur. Nitekim hadis-i şerifte; (Bir hayrın yapılmasına yol gösteren onu yapan gibidir) buyurulmuştur.
Kur’an-ı kerimde sadakanın açıkça verilmesi nehyolunmamış, fakat, gizli vermenin daha efdal olduğu bildirilmiştir. Bekara suresinin 271. âyetinde mealen; (Sadakaları aşikâre verirseniz ne güzeldir. Eğer gizlerseniz ve onları [sadakaları] fakirlere verirseniz bu sizin hakkınızda daha hayırlıdır ve günahlarınıza kefarettir. Allahü teâlâ sizin yaptıklarınızdan haberdardır) buyurulmuştur.
Bu âyet-i kerimede açıkça verilmesi bildirilen sadaka, farz olan zekattır. Farz olan zekatı açıkça vermek riya olmaz, daha sevap olur. Nafile olan sadakayı ise gizlice vermek efdaldir. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmiş kat daha sevap olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir.
Zekat vermek, Allahü teâlânın emrini yapmaktır. Sadaka ve hayratın çoğu ise, şöhret, hürmet ve nefsin şehvetlerini kazanmak için olur. Farzlar yapılırken araya riya, gösteriş karışmaz. Nafile ibadetlerde ise, gösteriş çok olur. Bunun içindir ki, zekatı, aşikâre vermek lazımdır. Bu suretle insan iftiradan kurtulur. Nafile sadakayı, gizli vermelidir ki, kabul ihtimali fazla olur.
Müslüman, ibadetlerini herkesin yanında gösteriş olarak yapmaz. Zaten nafile ibadetler gizli yapılır. Peygamber efendimiz eshab-ı kiramın büyüklerinden olan Muaz bin Cebel hazretlerine hitaben; (Ya Muaz! Ayıpları gizle, kimsenin ayıbını yüzüne vurma! Farzlardan başka kıldığın namazları ve ibadetleri kimseye söyleme! Dünya işini ahiret işinden büyük görüp, evvel yapma! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin gönlünü kırma, herkesle hoş geçin. Eğer bu şekilde hareket etmezseniz elem verici azaba uğrarsınız) buyurmuştur.
Bir Müslüman, iyilik yapmak veya sadaka vermek isterse, bunu gizli olarak ve iyilik yaptığı veya sadaka verdiği insanın kalbini kırmadan, onu incitmeden, yaptığı iyiliği başına kakmadan yapmalıdır. Allahü teâlâ, bunun böyle yapılmasını Kur’an-ı kerimde birçok yerlerde emir buyurmaktadır.
Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settar’dır. Settar, günahları örtücü demektir. Cenâb-ı Hak, kullarının ayıplarını, kusurlarını yüzlerine vurmuyor, işledikleri günahları açığa çıkarmıyor, mahcup etmiyor. Kulun da, hayâ sahibi olması, utanması lazımdır. Yaptığı kötülükleri gizlediği gibi, işlediği iyi amelleri ve işleri de gizlemesi iyi olur. Bişr-i Hafi hazretleri, talebelerine ve sevenlerine; “Kötülüklerinizi gizlediğiniz gibi iyiliklerinizi de gizleyiniz!” buyururdu.
Netice olarak, bütün din büyükleri, nafile olarak yapılan ibadetleri, iyilikleri, yardımları gizlemenin lazım geldiğini bildirmişlerdir. Ya’kub-ı Mekfuf hazretlerinin sevenlerine hitaben buyurduğu gibi:
“Muhlis yani ihlas sahibi olan kimse, günahlarını gizlediği gibi, sevaplarını da gizleyen insandır.”