Alçak gönüllü ol ki
Allahü teâlâ, ilim, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmuştur. Yalnız üç sıfatı kendine mahsus kılmış ve bu üç sıfattan hiçbir mahlukuna vermemiştir. Bu üç sıfatı, kibriya, gani olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük, üstünlük demektir. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şeyin Ona muhtaç olması demektir. Allahü teâlâ mahluklarına, zül ve inkisar, yani aşağılık, kırıklık ile ihtiyaç ve fani olmak yani yok olmak sıfatlarını vermiştir. Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek olur. Kullara kibirlenmek yakışmaz. En büyük günahtır. Hadis-i kudside; (Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azab ederim) buyuruldu.
Bunun içindir ki, din alimleri, tasavvuf büyükleri, her zaman, Müslümanlara tevazu yani alçak gönüllü olmayı emir ve tavsiye buyurmuşlardır. Müslüman egoist olmaz. Zira egoist olanları, Allahü teâlâ sevmez. Kibir, gurur kötü bir şeydir. Tevazu ise, iyi ve güzeldir. Bütün Peygamberler, her işlerinde, tevazu göstermişlerdir.
Tevazu, kibrin aksidir. Tevazu, kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından daha üstün ve daha aşağı görmemektir. Tevazu, insan için çok iyi bir huydur. Tevazu eden, Allahü teâlâ indinde büyük olur. Kibirlenen ise küçülür. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allah için tevazu edeni, Allahü teâlâ yükseltir. Kim de kibirlenirse, Allahü teâlâ onu rezil eder.)
İmam-ı Rabbani hazretleri bir talebesine hitaben; “Oğlum, bütün varlıkların hülasası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazifelerini yapmak için, Rabbine itaat, tevazu, kuvvetsizliğini, ihtiyacını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı” buyurmuştur.
Rükneddin Ebü’l-Feth hazretleri buyuruyor ki:
“Kesin olarak bilmelidir ki, insan iki şeyden ibarettir. Suret ve sıfat. Hüküm sıfata göredir, surete göre değildir. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlâ, suretlerinize ve amellerinize bakmaz, kalblerinize bakar) buyuruldu. Ama sıfatın hükmü, ancak ahirette görünür. Çünkü orada her şeyin hakikati zahir olur. Bu suret gidicidir ve herkes kendi sıfatına uygun şekilde haşrolunur. Nitekim Belam-ı Baura, köpek suretinde haşrolunacaktır. Zira Araf suresi 176. âyet-i kerimesinde mealen; (Onun hâli köpeğe benzer) buyuruldu.
Bunun gibi zulmeden, başkasının malına, canına tecavüz eden, kendini kurt suretinde; kibirli olan, kaplan suretinde; cimri ve haris olan da, kendini domuz şeklinde bulacaktır. İnsan, bu kötü sıfatlardan temizlenmedikçe, hayvanlar sırasında yer almaktadır. Nefsin temizlenmesi ise, ancak Allah’a sığınmak ve Ondan yardım istemekle mümkündür. Zira cenâb-ı Hakkın ihsanı ve yardımı olmadıkça, nefs tezkiye olmaz.
Nur suresi 21. âyet-i kerimede mealen; (Eğer üzerinize Allah’ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbiri ebediyyen günah kirinden temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır) buyuruldu. Bu ihsan ve rahmetin alameti, ayıplarının kendine gösterilmesidir. Kalbinde dünya ehlinin kıymeti kalmaz. Bu hal kalbini kaplayınca; dünya ehlinin tutulduğu hayvani sıfatlarından nefret eder ve onların yerine, melek ahlakının sıfatlarının görünmesini ister. Zulüm, gadap, kibir, cimrilik ve hırs yerine; af, hilm, tevazu, cömertlik ve isar hasıl olur. Bütün bunlar, ahireti isteyenlerin halleridir.”
Netice olarak, başlangıcı bir damla su ve sonunda toprak olacak bir kimseye kibirlenmek değil, tevazu etmek yakışır. Tevazu eden, yükselir, aziz olur. Kibirlenen ise, alçalır ve zelil olur. Hadis-i kudside buyurulduğu gibi:
(Ey insanoğlu, sabret, alçak gönüllü ol ki, seni yükselteyim. Af dile ki, seni affedeyim! Benden iste, sana vereyim. Sadaka ver, malını bereketlendireyim. Yakınların ile ilgilen, ömrünü bereketlendireyim. Benden sıhhat ve afiyet iste ki seni sıhhatli kılayım.)