Seni de, yanındakileri de affettik
Allahü teâlâ, kullarının günahlarını affedicidir, kerimdir, rahimdir, lütfu, ihsanı boldur ve merhameti çoktur. Zümer suresinin 53. âyetinde mealen; (Ey günahı çok olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah, günahların hepsini affeder. O, sonsuz magfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir) buyurulmaktadır.
Peygamber efendimiz de; (Allahü teâlâ merhameti yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi katında alıkoydu. Yeryüzüne bir tek parça indirdi. Bu bir parça yüzünden mahlukat, yaratıklar birbirine merhamet ederler) buyurmuştur.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Gençlikte Allahü teâlânın kahrından, azabından korkmak, titremek lazımdır. İhtiyarlıkta affına, merhametine sığınmalıdır.”
Resulullah efendimizin mübarek torunu hazret-i Hüseyin misafirleri ile sofrada oturmuşlardı. Kölesi bir kab sıcak yemek ile gelirken ayağı yere takılıp, elindeki yemeği hazret-i Hüseyin’in mübarek başına döktü. Kölesini terbiye için yüzüne sert bakınca, kölesi, Al-i İmran suresinin 134. ayetinin (Gadab etmezler) kısmını okudu. Bunun üzerine hazret-i Hüseyin;
-Gadabımı, öfkemi terk ettim, buyurdu. Köle, aynı âyet-i kerimenin, (İnsanlardan kusurlu olanları affederler) kısmını okudu. Hazret-i Hüseyin;
-Affettim buyurdu. Bunun üzerine köle, âyet-i kerimenin, (Allahü teâlâ ihsan edenleri sever) kısmını da okudu. Hazret-i Hüseyin de;
-Seni kölelikten azat ettim, istediğin yere gidebilirsin, buyurdu.
Vaktiyle gece-gündüz içki içen zengin bir kimse vardı. Bir gün yine içki meclisini kurar ve kölesine dört dirhem vererek meyve ve benzeri şeyler almasını söyler. Köle dört dirhemi alıp, istenilen şeyleri almak için çarşıya çıkar. Yolda din büyüklerinden Mansur bin Ammar hazretlerini, yoksul bir kimse için yardım toplamakta olduğunu görür. Oraya doğru yaklaşır. Mansur bin Ammar hazretleri;
-Kim bu yoksul kimseye dört dirhem verirse, ona dört tane dua edeceğim buyurur. Bunları işiten köle, elindeki dört dirhemi de o yoksul kimseye verir. Bunun üzerine Mansur bin Ammar hazretleri;
-Ne istiyorsan, isteğini söyle, o isteğinin olması için dua edeceğim buyurur. Köle;
-Ben köleyim. Kölelikten kurtulup, hürriyetime kavuşmak istiyorum der. Bu hususta dua edilir. İkinci isteği sorulunca köle;
-Bu dört dirhemin yerine tekrar dört dirhemim olsun isterim der ve gerekli dua yapılır. Üçüncü isteği sorulunca;
-Benim şu andaki sahibim, efendim fasık bir kimsedir. Onun tevbe edip bu günahlardan kurtulmasını istiyorum der ve bu hususta da dua edilir. Dördüncü isteği sorulduğu zaman köle;
-Allahü teâlânın, beni, efendimi sizi ve burada bulunanları affetmesini istiyorum der ve bu hususta da Mansur bin Ammar hazretleri dua ederler.
Köle, elindeki dört dirhemi dört dua karşılığında verdiği için, eli boş olarak efendisinin yanına gelir ve olanları olduğu gibi anlatır. Efendisi;
-İlk olarak ne istedin diye sorar. Köle;
-Hürriyetimi istedim deyince efendisi;
-Seni azad ettim, artık hürsün, ikinci olarak ne istedin diye sorar. Köle;
-Verdiğim dört dirhemin yerine dört dirhemimin olmasını deyince efendisi;
-Peki al sana dört bin dirhem, üçüncü olarak ne istedin der. Köle;
-Senin bu halden tevbe etmeni istedim deyince efendisi;
-Artık içki içmiyeceğim, şimdiye kadar olanlar için de tevbe ettim ve iyi bir Müslüman olmak için çalışacağım, dördüncü olarak ne istedin deyince köle;
-Allahü teâlânın, beni, seni ve hepimizi affetmesini istedim der. Bunları işiten efendisi;
-İşte bu benim elimde değil der. Gece bu şahıs bir rüya görür. Rüyasında kendisine;
“Sen elinden gelen üç şeyi yaparsın da, bizim her şeye gücümüz yettiği halde o bir şartı yapmaz mıyız! Seni de, köleni de, yanındakileri de, Mansur bin Ammar’ı ve orada bulunanları da affettik” buyurulur.
Netice olarak iyilik yapana iyilik etmeli, kötülük edeni de affetmelidir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!)