İsteyene verdiğim, ateş olur
Dinimiz, dilenmeyi, istemeyi değil, vermeyi emir ve tavsiye etmiştir. Zira veren aziz, alan ise zelil olur. Bu sebeple bir günlük yani sabah ve akşam yiyeceği olan kimsenin, başkasından bir şey istemesi haram olur. Bir gün Peygamber efendimiz;
-İhtiyacını karşılayacak bir şeyi varken, bir şey isteyen, muhakkak Cehennem ateşini çoğaltmış olur buyurunca, orada bulunanlar;
-Ya Resulallah, istemeye mani olan zenginlik nedir? diye sual ederler. Peygamber efendimiz de; (Sabah ve akşam yiyeceği kadar bir mala sahip olmak veya sabah ve akşam karnını doyuracak kadar yiyeceği olmak) diye cevap vermişlerdir.
Hadika’da, “And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık bir şey istemek caiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların melun oldukları bildirildi” buyurulmaktadır.
Camide cemaat arasında dolaşarak dilenmek ve bunlara sadaka vermek de haramdır. Böyle dilenenleri camiden çıkarmalıdır.
Bir seferinde Peygamber efendimiz, yemin ederek;
-İsteyene verdiğim sadaka ateş olur buyurunca, hazret-i Ömer;
-Ya Resulallah, öyleyse niçin veriyorsunuz? diye sorar. Peygamber efendimiz de cevabında;
-Ben cimrilik yapamam buyurur.
Muhammed Masum Faruki hazretleri, Mektubat kitabında buyuruyor ki:
“Bir günlük yiyeceği olmayanın, bunu istemesi caiz olduğuna fetva verilmiştir. Takva ve azimet ise, hiç istememektir. Ölüm ve hastalık tehlikesi gibi zaruret halinde, mubah olur. Elbisesi olmayanın, bu şartlarda, giyecek istemesi mubah olur. Çalışıp kazanabilen kimsenin dilenmesi caiz değildir. Din bilgilerine çalışıp da, kazanmaya vakit bulamayanın, istemesi caiz olur. Kazanabilenin istemesi, caiz değildir.
Mişkat şerhinde diyor ki; “Çalışamayan hastanın, bir günlük yiyecek dilenmesi caizdir. Fazlası caiz değildir. Nafile namaz ve nafile oruç sebebi ile çalışmaya vakit bulamayanın zekat ve sadaka istemesi caiz değildir. Bunun için, başkasının sadaka istemesi caiz olur.”
Sadaka istemekte üç zarar vardır. Allahü teâlânın, nimeti az gönderdiğini haber vermektir ki, haramdır. Kendini zelil etmektir. Müminin Allahü teâlâdan başkasına boyun bükmesi caiz değildir. İstenilen kimseye de eziyet etmektir. Zaruret olmadıkça, bu da haramdır. Bunun için, takva sahipleri, kimseden bir şey istememişlerdir. Bişr-i Hafi hazretleri, Sırrı-i Sekati hazretlerinden başka kimseden bir şey istemez ve; “Onun mal verince, sevineceğini biliyorum, onu sevindirmek için istiyorum” buyururdu.
Bişr-i Hafi hazretleri buyurdu ki:
Üç çeşit fakir vardır: İstemez, verince de almaz. Bunlar, İlliyyinde melekler iledirler. İstemez, verince alır. Bunlar, Cennetlerde mukarreblerledir. İhtiyacı olunca ister. Bunlar, sadıklar olup, Eshab-ı yemin iledirler...”
Netice olarak; zaruret olmadan dilenmek, başkasından bir şey istemek, haramdır ve çirkindir. Sabah ve akşam rızkı olup da, dilenen bir kimse, Cehennem ateşini çoğaltmış olur. Zira hadis-i şerifte; (Zenginin bir şey istemesi kıyamette yüzünde lekedir ve aldığı şey ateştir. Az ise ateş, çok ise çok ateş) buyurulmuştur.
Ancak zaruret ve ihtiyaç halinde istemek, mubah olur. Bu hal de, o kimsenin derecesinin azalmasına sebep olur. Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalanın istemesi ise, vacib olur. İstemeyip ölürse, günaha girer.
Resulullah efendimiz, hazret-i Ömer’e hediye göndermişti. Hazret-i Ömer de bu hediyeyi almayıp geri gönderir. Daha sonra Peygamber efendimiz;
-Niçin almadın? buyurunca;
-Ya Resulallah, (En hayırlınız, kimseden bir şey almayandır) buyurmuştunuz, o sebeple almadım diye arz eder. Peygamber efendimiz;
-O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır buyururlar. Bunun üzerine hazret-i Ömer;
-Allahü teâlâya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden gelen her şeyi alacağım cevabını verir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Kim insanlardan bir şey istemezse, Allahü teâlâ onu zengin eder. Kanaat edene de Allah kâfidir.)