ana sayfa

Allah cc

Forum

site haritası

naatlar

video naat

D.Ali Erzincanlı

siyonizm

Peygamberimiz

iletişim


Naat ve islami bilgiler için | naatlar .tr.gg - ilmihal.c
 

Ana Sayfa
site haritası
ALLAH
Peygamberimiz
naatlar
naat
yahudiler
Abdest
Adab-ı Muaşeret
Başarı Allah’tandır
bediüzzaman said nursi
Ziyaretçi defteri
cennet
cehennem
cinler
Çanakkale
dini resim
dursun ali erzincanlı
Nihat hatipoğlu
Arif Nihat Asya
video naat
10 sey ruha eziyet verir
şeytanın en tatlı sözleri
İslam Tarihi
risale-i nur
ilahi
kıyamet alametleri
beklenen Mehdi ve Risale-İ Nur
hz.mehdi
Hz.İsa gelecek
sözler ve hadisler
hz.Mevlana
melekler
şeytan
32 ve 54 farz
Reenkarnasyon yoktur
Ebu Talib’in diriltilmesi
deprem ve Günah ilişkisi
Nazar haktır
İntihar etmek
sigara içmek haram mı?
Şeytanla bir âlimin münazarası
İblisin meleklere sorduğu sualler
Kalbe gelen düşünceler
Namazdan sonraki vesvese
İman ve vesvese
İbni Sina
İdarecilik
dualar
oruç ve zekat
Osmanlı sultanlarında ehl-i beyt sevgisi
İkinci Abdülhamid Han
Fatih Sultan Mehmed Han
Osman Gazi
Sehitler
kütüphanem
Namaz
Mübarek gün ve Geceler
kıssadan hisse
hurafeler
makaleler
şeytanın hileleri
tartışmalı kitap
evlilik kadermi
ashab-ı kiram kimdir
peygamber efendimizin mucizeleri
şeytanın kalbe giriş yolları
göklerle yerin birbirinden ayrılması
müslüman nedir
tevhid
sabah namazının önemi
küfür
cennetin süslendiği ay
ramazan bayramı
mezhepler
Anne Babaya Saygı
Fravunun 3000 yıllık ceseti
Abdest Duaları
Bunları Biliyor muydunuz
Cahiliye Dönemi
Uhud Savaşı
Namaz Kılıyor Musunuz
Haset
Namazda Yaptığımız Hatalar
Mü'minlerin Özellikleri
Karz-ı Hasen
İslamiyete Göre Anneler
Taharet
İtikâdi Konular
Hz. Adem'in çocukları nasıl çoğaldı
Cennette kadınlara huri verilecek mi
Yecüc ve Mecüc
Tesettür farzdır
peygamberlerkodu
Veysel Karani
cinsellik
şifalı bitkiler
Abdülkadir Geylani
Hz. Fatıma-ı Zehra'nın Kutlu Doğumu
Seyyid Kutub
Süleyman Hilmi Tunahan
nefsin mertebeleri
ölüm
nefis
simya
çanakkale şehitlerine
4 büyük halife
iman esasları
cihad
gençlik
makale ekle
google8fa0fb5c7bd2311bl
siyonizm
israil
kitaplar
nazi almanyası
amerika ve yahudiler
mason ve yahudi amerika baskanlari
Türkiyede gizli yahudiler
gerçekler
komünizm
faşizm
dinimiz islam
hz.ks.as.sas.ra gibi kelimelerin anlamları
dini bilgi
radio 15
tr.gg
istatistik
toplist
ruya tabirleri
islam-kutuphanesi
=> ilmihal-a
=> ilmihal-b
=> ilmihal-c
=> ilmihal.c
=> ilmihal-d
=> ilmihal-e
=> ilmihal-f
=> ilmihal-g
=> ilmihal-h
=> ilmihal-i
=> ilmihal-k
=> ilmihal-m
=> ilmihal-n
=> ilmihal-o
=> ilmihal-p
=> ilmihal-r
=> ilmihal-s
=> ilmihal-t
=> ilmihal-v
=> ilmihal-y
=> ilmihal-z
googleee36dced10bba8b5
ara
Dursun Ali Erzincanlı Kırk Yaşındasın Dinle
Simya hakkinda

Cenazenin ardından tezkiye etmek: Cemaatin tanımadığı veya kötü olarak bildiği bir kimse için “Bu adamı nasıl bilirsiniz*” sorusuna, iyi biliriz, Allah rahmet eylesin demek yalandır. Bu tezkiye ölüye fayda vermediği gibi cemaati de günaha sokar. (Halil Gönenç)
 
Müslüman olmayanın cenaze namazı: Müslüman bir kimsenin müslüman olmayan bir kimsenin cenaze namazına katılması caizdir. Ebu talip öldüğünde Peygamber sav Hz. Ali’ye defn ve tedvin işleri için emir buyurdu. Aynı şekilde müslüman olmaya annesinin cenaze merasimine katılmasını da emir buyurdu. (Yes elüneke Anil Din vel Hayat) (Halil gönenç)
 
Cenaze için kalkmak: Fukaha ve Cumhuru ulema, cenaze geçerken görüldüğünde, görenler oturuyorsa cenazeye kalkmanın mekruh olduğunu beyan etmişlerdir. (Halebi Kebir ve Dürretül Fahireden) (Din Görevlisinin El Kitabı-Mevlüt Özcan)
            Peygamberimizin ayağa kalktığını bildiren hadis Hz. Ali’den rivayet edilen Resulullah sav ayağa kalktı. Sonra oturdu.” (Ebu Davud, İbni Mace, İmam Ahmed) hadisi ile neshedilmiştir. Müslim de bu manada bir hadis rivayet etmiş, vaktiyle vardı fakat sonradan nesh edilmiştir, demiştir. (Münye Şerhinden) (İbni Abidin-3)
 
Cenazenin geceleyin defni: Cenazeyi gece defnetmek caizdir. (Fetvalar-Nevzat Akaltun)
 
Cenaze giderken yürümek: Cenaze içinde yürüyenler arasında en efdal olanlar, cenazenin arkasında yürüyenlerdir. Cenazenin önünde de yürümek caizdir. Ancak herkesten ileri gitmek ve cenazeden uzak kalmak mekruhtur. Cenazenin sağından ve solundan yürümekte iyi değildir. Fethul Kadir’de de böyledir. Cenazenin arkasından gidenlerin üstüne düşen vazife susmaktır. Bunların yüksek sesle Kuran okumaları ve zikretmeleri mekruhtur.  Tahavi şerhinde de böyledir. Cenazede en efdal olan mezar toprak dolana kadar oturmamaktır. Muhit’te de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
 
Cenaze namazında ellerin salınması: Cenaze namazında, dördüncü tekbirden sonra eller önce salınır, sonra sağa ve sola selam verilir. (İslam İlmihali-Enisül Abidin-Cep İlmihali) (İkaz-Mehmet Güleç)
 
Cenaze namazının yeniden kılınması: Cenaze namazı her nerede olursa olsun bir defa kılındı mı aynı imam ve cemaat tarafından ikinci defa kılınmaz. Öncelik hakkı olan velisinin namazını kıldırmasıdır. Velisinin izni olmaksızın kendisi de iktida etmemiş olmak takdirinde, isterse kendi kendine veya başka cemaat ile bir namaz kılabilir. (Hindiyye-Nimeti İslam) (İkaz-Mehmet Güleç)
 
Cenaze yıkanmadan Kuran okumak: Ölü yıkanmadan yanında Kuran okumak mekruhtur. Ancak başka bir odada okunmasında bir mahzur yoktur. Yıkandıktan sonra yanında da okunabilir. (Diyanetten Günümüz Meselelerine Fetvalar)
 
Cenaze yıkayana ücret vermek: Yıkayan kimse ücret isterse orada başka yıkayacak bulunduğu takdirde ücret vermek caizdir. Başkası yoksa caiz değildir. Çünkü yıkamak ona taayyün etmiştir. Taşıyanın ve mezar kazanın hükmü de böyle olmak gerekir. (Sirac, Metin kısmı İbni Abidin-3)
 
Cennette evlilik: Cennette kişi ve onun evliliği dünyadaki gibi değildir. Dünyadaki eşler birbirini isterse beraber olurlar, bunda bir problem yoktur. Biri ister diğeri istemezse, Allah Teala her birine istediğini yeniden yaratarak verebilir. (Helaller ve Haramlar-Hayrettin Karaman)
 
Cihadın şartları: Cihadın mubah olmasının iki şartından biri de şudur: Müslümanların, bu savaşın sonunda, kuvvet ve kudret sahibi olacaklarını ümid etmeleri... (Savaşa hazır olup, zafer kazanacak güçte olmalarını ümit etmeleri) bu durumda olmayan müslümanların savaşması, nefsi tehlikeye atma durumundan dolayı helal olmaz. (Fetevayi Hindiyye)
 
Cihadda anne ve babanın izni: Cihada çıkmak isteyen bir kimsenin anne ve babası varsa, bunların iznini almadan cihada çıkması uygun olmaz. Ancak, cihad umûmi olursa, onlardan izin almadan çıkabilir. (Fetevayi Hindiyye)
 
Cihadda karısının izni: Bir kimsenin karısı bulunur ve cihada gitmesi halinde onun helâk olacağından korkarsa, bu şahıs karısının izni olmadan cihada çıkamaz. (Fetevayi Hindiyye)
 
Cihadda düşmandan kaçmak: Silahı olmayan bir kimsenin, silahı olan bir şahıstan kaçmasında bir beis yoktur. Bir kişinin, üç kişiden kaçmasında da bir beis yoktur. Serahsi’nin Muhitçinde de böyledir. (Fetevayi Hindiyye)
 
Cinden korunma: Übey b. Kâb’dan: “Karşılaştığı bir cinden, korunmak için ne yapması lazım geldiğini sorunca Cin: Bakara suresinden Ayetül Kürsi sizi bizden korur, kim onu akşamleyin okursa, o gece sabaha kadar ve kim sabahleyin okursa o gün akşama kadar bizden korunmuş olur, dedi. Oalyı Peygamberimize anlatınca Kâb doğru söylemiş, buyurdu.” (Kenz, Nesai, Hakim, Beyhaki) (Hayatüs Sahabe-4)       
 
Cuma ezanı nerede okunmalı: İmam minbere çıktıktan sonra oturur ve müezzin minberin karşısında durup tekrar ezan okur. (Hidaye Tercümesi)
            İmam minbere çıkınca ve müezzin imamın önünde ezan okumaya başlayınca alış veriş yapmak tahrimen mekruhtur. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
            Camilerde işlenen bidatlardan birisi de, Cuma günü hatip efendi hutbeye çıkıp oturduktan sonra ikinci ezanın minberin önünde okunmayıp rasgele yerde veya minberin karşısında olmadığı halde uzak yerlerde okunmasıdır. Ecdadımız bu sünnet yerini bulsun diye, camileri yaptırırken, Cuma günü minberin önünde ikinci ezanı Muhammedi ifa edilsin diye, müezzin mahfelileri yaptırmışlardır. Konya’da Sultan Selim, İstanbul’da Fatih, Bursa’da Ulu cami, Edirne’de Selimiye camilerinde minberin önünde yapılan camiler bu sünneti ifa içindir. (İslama Sokulan Bidat ve Hurafeler-Mustafa Uysal)
 
Cuma günü yolculuk: Sabah vakti girince Hanefi ve Malikilere göre yolculuğa çıkılabilir. Hanefilere göre Cuma günü öğle vakti girmeden önce, şehrin mamur, oturulan yerlerinden ayrılınırsa, sefere çıkmakta bir beis yoktur. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
 
Cuma namazıyla ilgili hükümler: Cumhur, Cuma namazının sahih olabilmesi için yerleşim biriminin şehir veya köy olmasına itibar etmeyip sadece sayı ve ikameti esas almışlardır. Toplayıcı şehirden başkasında Cuma namazı ve teşrik tekbiri yoktur. Şeklindeki söz Hanefilerin iddia ettikleri gibi Peygamberimiz sav’in sözü olmayıp Hz. Ali’ye nispet edilen sahih mi, zayıf mı olduğu muhaddisler arasında tartışmalı olan mevkuf bir haberdir. Nitekim İmam Tirmizi “Köylerde Cuma kılınmaması hususunda Peygamberden rivayet edilen hiçbir hadis sahih değildir” der (Beyhaki, Dârekutni, Nevevi, Darulfikr, Azımabadi) İmam Ahmed b. Hanbel “Bu söz hadis değildir. Sadece Hz. Ali’nin kendi sözüdür. Ancak Hz. Ömer ona muhalefet etmiştir” demektedir. Aynı görüşler Beyhaki ve Hafız İbni Hacer’den de nakledilir. Buhari ve Ebu Davud’un İbni Abbas ra’den rivayetlerine göre, O şöyle demiştir: “Resulullah sav’in Medine’de kılınan cumadan sonra (Medine haricinde) kılınan ilk Cuma namazı, Bahreyn köylerinden bir köy olan Cuvasa’da kılınan Cuma namazıdır.” Ebu Hureyre’den rivayete göre: “Biz Bahreyn’de iken kendisine burada Cuma kılıp kılamayacağımızı sormak üzere hz. Ömer ra’e mektup yazmıştık. Bunun üzerine Ömer bize cevaben “Nerede olursanız olun, Cuma namazını kılın” diye yazdı.” (İbnu Ebi Şeybe, Darekutni, İbnu Hacer) Buhari’nin katibi Leys b. Sa’d den rivayete göre şöyle demiştir: “İçerisinde cemaat bulunan her şehir ve köy Cuma ile me’mur olurlar. Zira Mısır ve sahillerinde oturan ahali Ömer ve Osman ra zamanlarında, aralarında sahabeden bir gurupta olduğu halde Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın emriyle buralarda Cuma namazı kılıyorlardı. (İbnu Hacer, Ali Nasıf) Ka’b b. Malik’ten rivayete göre Esad b. Zürare Medine’ye iki mil mesafede bulunan Beni Beyada köyünde Hezmün Nebit denilen semtte Cuma namazı kıldırmış ve buna devam etmiştir. Ne Peygamber sav ne de sahabeden buna karşı çıkan kimse olmamıştır. Beyhaki, Vâhidi, İbnu Sâ’d ve daha pek çok kimselerin rivayet ettikleri gibi, Peygamber sav Mekke’den Medine’ye hicret ettiği esnada Kuba ile Medine arasında bir köy olan Salim oğulları yurdunda Cuma namazı kıldırmıştır. Burası şehir merkezi olmayıp küçük bir köydür... Câbir hadisinin (cumanın devlet başkanınca kıldırılması hadisi) olan Ali b. Zeyd b. Cü’dan hakkında hadis otoritelerinin görüşleri şöyledir: İmam Buhari “Ahmak ve aklı kıt bir kimse idi. Hadisiyle ihticac olunmaz.” Hafız İbnü Hacer “Zayıf bir ravidir” Ahmed b. Hanbel bir defasında “Ali b. Zeyd bir şey etmez” derken bir defasında da “O zayıfül hadistir” demiştir. Tirmizi “Ali b. Zeyd saduktur” saduk; hakkında bu tabir kullanılan bir kimsenin hadisleri ancak denemek ve araştırılmak maksadıyla yazılır. Darekutni de onu zayıf saymıştır.  Aynı hadisin diğer ravisi olan Abdullah b. Muhammed el-Adevi hakkında ise Buhari “Abdullah b. Muhammed, Ali b. Zeyd b. Cüdan’dan, Velid b. Bükeyr’de kendisinden hadis rivayet etmiş olup, münkerül hadistir. Hadisinin mütabii yoktur” (Hadisi kabul edilmeyen, rıza gösterilmeyen kimse) İmam Nesei “Adevi hadis uydururdu” derken, İbnü Hibban “Adevi’nin rivayet ettiği hadislerin delil gösterilmesi helal değildir” der. Hanefi ulemasından Mevsili ise uydurma hadisleri bir araya topladığı kitabında Cabir hadisini de zikrederek "Bu konuda Resulullah sav’den rivayet edilen hiçbir hadis sahih değildir” açıklamasını yapmıştır. Hadisin ravileri sebebiyle asılsız olması bir yana, metnin muhtevasının da asılsız olduğuna bir delil vardır. Çünkü hadisin sonunda hac, zekat ve oruç ibadetlerinden bahsedilmektedir. Her ne kadar bu ibadetler biliniyorsa da farz kılınmamıştır. Bir kavle göre hac, hicretin altıncı senesinde, meşhur olan diğer bir kavle göre ise hicretin dokuzuncu yılında farz kılınmıştır. Cuma namazının farz olduğunu beyan eden ayetler ise, hicretin hemen ilk günlerinde nazil olmuştur. Keza oruç hicretin ikinci yılında, zekatta yine aynı yılda oruçtan önce farz kılınmıştır. Şu halde henüz ortada ne oruç ne zekat ve ne de hacc ibadeti yokken iki ila dokuz yıl aradan sonra meşru kılınacak olan ibadetlerden bahisle Resulullah sav’in “Bilmiş olun ki böylesinin ne haccı ne zekatı ne de orucu kabul edilir...” buyurmuş olması garip değil midir? Diğer bir hususta hadisin değişik yollarla gelen metinleri karşılaştırıldığı zaman, birbirinden farklı lafızlar ihtiva ediyor olmasıdır. Mesela, aynı hadisin, Ebu Yâ’lanin Müsned’inde geçen metninde “âdil ve zalim bir imamı varken” ifadesi mevcut değildir. Sonra haberdeki imam lafzıyla mutlak devlet başkanı kastedildiği de tartışma götürür bir şeydir. Cabir hadisi mevzu olmayıp sahih bile olsa haberi ahad tarikiyle gelmiştir. Dolayısıyla böyle bir hadisle gelen hüküm Hanefi imamlarına göre şart sayılmaz, onunla Kuran’ın hükmü tahsis edilemez ve üzerine ziyade yapılamaz. Hanefi fukahasından İbnü Hümam söz konusu “Hidaye” üzerine yazdığı “Fethül Kadir” isimli şerhinde bu ifadenin hadis olmayıp Hasanı Basri’ye ait bir söz olduğunu belirterek: “Hasan dört şey sultana aittir dedi ve bunlar arasında Cuma ve bayram namazlarını da zikretti” kaydını koymuştur. Yine İmam Serahsi el-Mebsut’ta bu ifadeden bahisle “Eserde dört şey sultana aittir. Cuma da bunlardandır denilmiştir” demek suretiyle bu sözün hadis olmayıp, peygamberden başkasına ait olduğuna dikkat çekmiştir. Bilindiği gibi eser tabiri özellikle peygamberden başkalarına ait sözler için kullanılır. Cuma namazını sultana izafe eden haberler, Tabiundan İbnu Muhayriz ile Atâ el-Horasani’ye ve İbnu Hazm’ın Muhallasındaki şekliyle Ebu Abdullah’a aittir. Hafız İbnü Hacer’de Keşşaf’ta geçen hadislerin aslını araştırmak üzere kaleme aldığı kitabında “Ben bu haberi merfu olarak görmedim” demiştir. Başta İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed b. Hanbel olmak üzere cumhuru fukahaya göre namazla doğrudan bir alakası bulunmadığı ve namazın maslahatından olmadığı için Cuma namazını devlet başkanı ve onun izin verdiği kimsenin kıldırması ve onun izin vermesi şart değildir. Hanefi fukahasından İmam Muhammed’de bu görüştedir. Medine’de Hz. Osman muhasara altına alındığı zaman, sahabeye Hz. Ali Cuma namazı kıldırıyordu. Onun bu namazı Hz. Osman’ın emriyle kıldırdığına dair herhangi bir rivayet sabit değildir. Halbuki o sırada devlet idaresi Hz. Osman’ın elindeydi. Allahu Teala Cuma namazını herhangi bir şarta bağlamaksızın mutlak olarak emretmiştir. Dolayısıyla kayıtsız ve şartsız mutlak olarak eda edilmelidir. İmam Muhammed Cuma namazının şartlarını sayarken bu hususta son derece temkinli davranarak şöyle demektedir “Cuma namazının şartları; cemaat, hutbe ve vakittir. İkincisi ise vali ve şehir olup bunlar ihtilaflıdır” (Camiüs Sağirden) ibni Abidin, Reddül Muhtar adlı eserinde “Cuma namazı insanların en zalimi olan Haccac zamanında bile kılınmaya devam etmiştir. Halbuki o, islami hükümlerin tamamını tatbik etmiyordu. Bu sebeple bir memlekette bir vali vefat etse yahut herhangi bir fitne sebebiyle Cuma namazına gelemese ve Cuma namazını kıldırma yetkisine sahip olanlardan hiç birisi de bulunmasa, cemaat zaruri olarak aralarından kendilerine bir hatip seçerler ve Cuma namazını kılarla. Bu surette kafirlerin istila ettiği beldelerde bile sahih olmasına rağmen, fitne zamanlarında kılınan Cuma namazı geçerli değildir, diyenlerin cahilli ortaya çıkmıştır. Vehbe zuhayli’de şunları kaydeder: “İmamın izni ve kendisi olmadan Cuma kılmak sahih ve muteberdir. Zira Hz. Osman Kufe valisi Velid b. Ukbe b. Ebi Muayt bir gün Cuma namazını kıldırmaya gelmemişti. Bunun üzerine İbnü Mesud onun izni olmadan sahabelerin de hazır bulunduğu cemaate Cuma namazını kıldırmıştır.. islam devletinin dışında ve darul harbde Cuma namazı kılınmaz diyen tek bir Hanefi alimine rastlamak mümkün değildir... Netice olarak biz diyoruz ki, bütün namazları kıldırmak devlet başkanının bir vazifesi hem de imametinin meşruluğunun sebeplerinden biridir. Fakat devlet başkanının bu namazları kıldırmak vazifesiyle yükümlü olması, bu namazların farziyyetinin ve meşruluğunun bir sebebi değildir. Keza hicretten önce henüz bir darul harb olan Medine’de müslümanlar Resulullah sav’in müsadeleriyle Cuma namazını kılıyorlardı. Hiçbir kimse Medine’de o dönemde islami bir otoriteden, hatta ıstılahi manada bir cemaatin varlığından bile söz edemez. (Devlet, Siyaset ve İbadet Üçgeninde Cuma Namazı-Recep Çetintaş)
 
Cuma namazına sonradan yetişmek: İmam Muhammed “Şayet imamla birlikte ikinci rekatın rukuuna yetişirse cumayı onun üzerine bina eder. Daha sonra yetişirse o namazın üzerine öğlen namazını bina eder. Çünkü bu namaz bir cihetten Cuma bir cihetten öğledir. Zira bazı şartları kaçırmıştır. Binaanaleyh öğleye itibar ederek dört rekat üzerinden kılar, fakat cumaya itibar ederek iki rekatta behemehal oturur. Nafile olmak ihtimalinden dolayı son iki rekatta kıraat okur.” Şeyhayna göre, o kimse bu halde cumaya yetişmiştir. Hatta kendisine cumaya niyet etmek şarttır ki, o da iki rekattır. İmam Muhammed’in söylediklerinin vechi yoktur. Zira bunlar muhtelif iki namazdır. Biri diğerinin tahrimesi üzerine bina edilmez. Hidaye’de de böyle denmiştir. (İbni Abidin-3)
 
Cuma namazı ve köy: Zahirilere ve kaybolmuş mezhep sahiplerinden biri olan Ebu Sevr’in görüşüne göre, Cuma namazı aşiret mescitlerinde de kılınabilir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
 
Bulaşıcı bir hastalığa müptela olan kimse ve Cuma Namazı: Bulaşıcı bir hastalığa müptela olan kimsenin Cuma ve bayram namazı gibi namazlara gitmesi caiz değildir. Hatta başkasına zarar verecek fıtri veya sarmısak ve soğan gibi şeyleri yemekten dolayı arızı bir kokusu olan kimsenin Cuma namazına ve cemaate gitmesi doğru değildir. (Fetvalar-Halil Gönenç)
 
Cuma Hutbesi ve minberin basamaklarında dua: Hatiplerin hutbe okumak için minbere çıkarken her basamakta dua etmeleri bidattır. Kadı Beydavi’nin vermiş olduğu caizdir fetvası tuhaftır.(Mugnil Muhtaçtan) (Fetvalar-Halil Gönenç)     
 
Cünübün Kuran okuması: Ebu Hanife’nin “Cünüp olan bir kimsenin ellerini ve ağzını yıkadıktan sonra Kuran’a dokunmasında ve okumasında bir sakınca yoktur” şeklinde ikinci bir kavli de vardır. (Halebi Sağir-Halebi Kebirden) Malikilerden hayızlı olduğu halde kadının Kurana dokunabileceği ve okuyabileceğine dair fetvalar vardır. Buhari Kitabul Hayız bab 7’de “Haiz (hayızlı kadın), beyti tavaf etmenin dışında tüm menasikleri yerine getirir” başlığında şu rivayetleri nakletmektedir: İbrahim dedi ki: (Hayızlının) ayet okumasında herhangi bir sakınca yoktur” İbni Abbas Cünüp için kıraatte (Kuran okumakda) bir sakınca görmedi. (İslamda Meseleler ve Çözümler-Ziya Eryılmaz) (Şunu hatırlatmakta fayda var ki, önemli olan görüşler değil fetvaya esas olarak kabul edilenlerdir. Bu tür rivayetleri ehli sünnnetin genel anlayışı ile değerlendirmek ve ona tabi olmak gerekir.)
 
Cünübün tırnak kesmesi ve traş olması: Cünüp olan kimsenin yıkanmadan traş olması ve tırnak kesmesi haram olmazsa da iyi değildir. (Fetvalar-Halil Gönenç)
 
Cünübün yemek yemesi: Erkek olsun, kadın olsun Cünüp olan bir kimsenin, ellerini ve ağzını yıkamadan yemek yemesi ve su içmesi mekruhtur. (Fetevayi Hindiyye)
 
Ç
   
Çalgı aletleri: İslama uygun olmak kaydıyla oynamak, kaval ve kudum gibi aletler kullanarak sevinç izhar etmekte bir mahzur yoktur.. İbni Hacer ve Kurtubi gibi alimler ise, tambur ve kemençe gibi fasık ayyaş ve sefihlerin kullandığı çalgı aletlerini kullanmanın ve dinlemenin icma ile haram olduğu görüşünü ileri sürüyorlar. (Kef el-Ruâ) Ebu İshak el_Şirazi’de bu hususta şunları söylüyor. “Ud ve tambur gibi çalgıları çalmak haramdır” Peygamberimiz sav şöyle buyuruyor: “Allah Teala ümmetime içkiyi, kumarı ve darında yapılan içki ile davul ve tamburu yasaklamıştır.” Bir başka hadiste “İçki içip, davul ve çalgı aletlerini kullanmak yüzünden ümmetimin bir kısmı mesh olunacaktır” Demek oluyor ki, insanın şehvet ve arzularını tahrik etmeyen aksine hüzün ve benzeri duygulara yol açan aletleri çalması ve dinlemesi caizdir. (Halil Gönenç-Fetvalar)
 
Çalışan Fakirlere Zekat: Fakir birisi, kendisine uygun bir iş sahası olur, bununla da kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarına yetecek bir kazanma gücüne sahip olursa, böyle bir kimseye zekat vermek caiz olmaz. Nitekim peygamberimiz sav: “Sadaka (zekat) zengine ve iş sahası olup da çalışabilecek güçte olana helal değildir.” (Tirmizi) (Büyük Şafi İlmihali)
 
Çamur: İnsan yürürken, ayaklarından kendine sıçrayan yolun çamuru affedilmiştir. (Büyük Şafi İlmihali)
 
Çocuğun camiye götürülmesi: İçerde oyun oynamayacak çağda olan, yahut oynaması yasaklanınca oynamaktan kaçınan küçük çocukların mescide götürülmeleri caizdir. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi-Vehbe Zühayli)
 
Çocuğun ezanı: Mekruh olmakla beraber caizdir. (Ehli Sünnet İtikadı-Gümüşhanevi)
 
Çocuk düşürmek: Ulema “Dört aydan önce velev kocasının izni olmadan, çocuğu düşürmek mübahtır.” Demiştir. (Metin kısmı) Nehir sahibi diyor ki: Şimdi şu kalır; acaba gebe kaldıktan sonra çocuğu düşürmek mübah mıdır? Evet, henüz bir uzvu yaratılmamış olmak şartıyla mübahtır. Bu da ancak 120 gün sonra olur. Haniye’nin kerahet bahsinde şöyle denilmektedir. “Ben helaldir, diyemem. Çünkü ihramlı bir kimse bir avın yumurtalarını kırsa onu öder. Zira yumurta avın aslıdır. Bu, ceza ile karşılaştığına göre, burada en azından özürsüz düşürse, günah yazılır.” İbni Vehban “Şu halde çocuk düşürmenin mübah olması özür haline yorumlanır. Yahut çocuk düşüren kadın öldürmüş kadar günah işlemiş sayılmaz, manasına alınır. (İbni Abidin-6)
 
Çocuk ve namaz: Çocuk yedi yaşından sonra dövülür. Çocuk el ile dövülecek ve üç tokattan fazla vurulmayacaktır. Hocanın da talebesine üç tokattan fazla vurmaya hakkı yoktur. (İbni Abidin-2)

 
Bugün 42 ziyaretçi (49 klik) kişi burdaydı!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol