YARATILIŞ GERÇEĞİ
Oturduğunuz yerden şöyle bir etrafınıza bakın. Bulunduğunuz odadaki her şeyin 'yapılmış' olduğunu göreceksiniz. Duvarlar, döşemeler, tavan, oturduğunuz sandalye, elinizde tuttuğunuz kitap, masanın üstünde duran bir bardak; sayılamayacak kadar çok detay... Tek bir tanesinin dahi kendi başına oluşup odanıza gelmediğinden eminsinizdir. Örneğin, en basit görünen bir halı saçağını bile uğraşıp yapan biri vardır; o saçak oraya kendi kararıyla, tesadüfen gelip yerleşmemiştir.
Eline bir kitap alan insan da, onun bir yazar tarafından belli bir amaç çerçevesinde yazıldığını bilir. Bu kitabın tesadüfen ortaya çıktığı aklının ucundan dahi geçmez. Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatçı tarafından yapıldığından hiçbir şüphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu düşünmek, üst üste duran iki-üç tuğlayı bile mutlaka planlı bir hareketle bu şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla küçük ya da büyük, bir düzenin olduğu her yerde, mutlaka bu düzenin bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir.
Bu gerçeği akılda tutarak etrafımızı incelediğimizde ise çok önemli bir gerçekle karşılaşırız. Gördüğümüz evren, onun içindeki dünya ve üzerindeki canlıların her biri son derece düzenlidirler. Hepsi en az bir heykel ya da resim kadar detaylı ve en az onlar kadar "yapılmış"lardır.
O halde bedenimizden başlayıp, akıl almaz büyüklükteki evrenin en uç noktalarına kadar var olan tüm bu yapılmış varlıkların ve dengelerin de bir kurucusu ve yaratıcısı olmalıdır. Peki kimdir bu herşeyi ince ince düzenleyip meydana getiren Yaratıcı?
O, evrenin içindeki herhangi bir maddesel varlık olamaz. Çünkü O, tüm evrenden önce var olan ve tüm evreni sonradan yaratmış bir irade olmalıdır. Yani herşeyin kendisinden varlık bulduğu, ama kendi varlığı ezeli ve ebedi olan bir Yaratıcı....
Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz bu Yaratıcı, kendi kimliğini de bizlere din yoluyla öğretir. O'nun bize ulaştırdığı bilgiye göre, Yaratıcı, gökleri ve yeri yoktan var eden Allah'tır.
İnsanların önemli bir bölümü ise bu gerçekten habersiz yaşarlar. Oysa bu gerçeği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonra da, sanatçıyı ortaya çıkardığı eserden dolayı uzun uzun takdir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeğiyle karşılaştıkları halde, tüm bu yaratılış örneklerinin tek sahibi olan Allah'ın varlığını gözardı ederler. insanı bu cahilliğe iten en büyük neden ise, düşünce tembelliğidir. Etrafındaki yaratılış delillerine kayıtsız kalmasının nedeni, bunlara bakarken aklını kullanmamasıdır; yani yaratılmışlara bakarak Yaratıcı'nın varlığını kavrayamamasıdır.
|